15 Eylül 2014 Pazartesi

Hz.Mehdinin Süfyan'la mücadelesi : BİR RİVAYETTE İSE HZ. MEHDÎ'NİN SÜFYANLA İLGİLİ MÜCADELESİNE ŞÖYLE DİKKAT ÇEKİLİR: "Süfyanla Mehdî yarışa hazır iki at gibi ortaya çıkarlar. Kâh Süfyanî gâlip gelir, kâh Mehdî.

" (Nuaym bin Hammad, Kitabü'l-Fiten: Varak: 76a; et-Burhan, v. 92a.)
Hz.Mehdinin Süfyan'la mücadelesi

Hz. Mehdî, en büyük mücadelesini Hz. Ali'nin ifadesiyle İslâm'a, Kur'ân'a savaş açan, dinsiz, yalancı İslâm Deccal'ı Süfyan'a karşı verecek, mücadeleler sonucunda onu öldürecek, tahribatını tamir edecektir.

Süfyan münkir biridir. Allah'ı, Kur'ân'ı, peygamberi tanımaz, İslâm adına ne varsa hepsine karşıdır. Sistemli ve münafıkâne bir tarzda iş görür. İslâm'ın ana direkleri olan inanç esaslarını kaldırmaya, yok etmeye, zayıflatmaya çalışır.


Başka bir hadiste “ O süfyan büyük bir alimdir fakat ilmi ile delalete düşecektir.
Bir çok alim ona uyacaktır,O Müslümanların en aşağısı ve soysuzun biridir.Gerçekte bir gücü yoktur ama etkili hitabeti ile alimleri ve bir çok güçlü kişileriçevresine toplayacaktır.

"YEDİNCİ MESELE: "Rivayette var ki, "Süfyan büyük bir âlim olacak, ilimle dalâlete düşer. Ve çok âlimler ona tâbi olacaklar." Ve'l-ilmu indallah, bunun bir tevili şudur ki: Başka padişahlar gibi ya kuvvet ve kudret veya kabile ve aşiret veya cesaret ve servet gibi vasıta-i saltanat olmadığı halde, zekâvetiyle ve fenniyle ve siyasî ilmiyle o mevkii kazanır ve aklıyla çok âlimlerin akıllarını teshir eder, etrafında fetvacı yapar. Ve çok muallimleri kendine taraftar eder ve din derslerinden tecerrüt eden maarifi rehber edip tâmimine şiddetle çalışır, demektir."

(Şualar, Beşinci Şua, İkinci Makam.)

 "Hz. Mehdî'yi de devamlı tarassut altında tutar. Muhasarası üzerinden kalkmaz." (İs'afür-Rağıbîn'den naklen Tılsımlar, s. 212.)
Hadislerde Süfyan'ın tahribatına olduğu kadar Hz. Mehdî'nin onunla yapacağı mücadelelere de yer verilmiştir.

O Süfyan ki, Hz. Ali'nin belirttiğine göre büyük cüsseli biridir. Önce etrafını yakıp yıkacak, sonra da Doğu ülkelerini dolaşıp meliklerini mağlup edecektir. 
(ellşâa, li Eşrati's-Sâe, s.167,168.)

Onun büyük bir cüsseye sahip olması maddî ve siyasî gücünün fazlalığına işaret eder. Nitekim rivayetlerden âhirzamanda çıkacak şahısların fevkalâde iktidarları olduğu anlaşıldığını belirten Bediüzzaman bunu tevil ederken, o şahısların temsil ettikleri mânevî şahsiyetin büyüklüğünden kinaye olduğunu söyler ve bir zaman Rusya'ya mağlup eden Japon başkumandanının sûretinin, bir ayağının büyük Okyanusta, diğer ayağının da Port Artur kalesinde gösterildiğini, bu suretle şahs-ı mânevîsinin dehşetli büyüklüğü· nün, o şahsiyetin mümessillinde ve büyük heykellerinde ifade edildiğini anlatır. Fevkalâde ve harika iktidarları hakkında ise şu değerlendirmeyi yapar:

"Ekser icraatları tahribat ve müştehiyyat [nefsin hoşuna giden şeyler] olduğundan fevkalâde bir iktidar görünür, çünkü tahrip kolaydır. Bir kibrit bir köyü yakar. Müştehiyyat ise, nefisler taraftar olduğundan çabuk sirayet eder." (Şuâlar, s. 492.)


Öte yandan "Büyük Deccalın birinci günü bir sene, ikinci günü bir ay, üçüncü günü bir hafta, dördüncü günü bir gündür" rivayetini tevil ederken, büyük Deccalın bir taraftan kuzey çıkacağını belirtir.

"Hem büyük Deccal'ın, hem İslâm Deccal'ının üç devre-i istibdatları mânâsında üç eyyam var. `Bir günü, bir devre-i hükümetinde öyle büyük icraat yapar ki, üç yüz sene yapılmaz. İkinci günü, yani ikinci devresi, bir senede otuz senede yapılmayan işleri yaptırır. Üçüncü günü ve devresi, bir senede yaptığı tebdiller on senede yapılmaz. Dördüncü günü ve devresi âdîleşir, bir şey yapmaz, yalnız vaziyeti muhafazaya çalışır." (Şuâlar, s. 493)


Müslim'de yer alan bir hadiste (Müslim, Kitabü'l-Fiten, 23. Bab, 113. H. (H. 2938)) 

Hz. Mehdî'nin Deccalle olan enteresan bir mücadelesine yer verilmektedir.
Her ne kadar Mamer ve Ebû İshak gibi raviler bu zâtın Hz. Hızır olduğunu söylüyorlarsa da hadisin gelişi ve gidişinden onun Hz. Mehdî olduğu anlaşılmaktadır.

 Bu hadis-i şeriften anladığımıza göre Deccal'ın merkezde silahlı gözetleme yapan askerleri bulunmaktadır ki bu onun büyük bir ordu ve hükümet gücüne sahip olduğunu göstermektedir.
Buna dayanarak Hz. Mehdî'yi kendine bende etmek istemekte kabul etmeyince de eziyet ve sıkıntı vermekte, tesirsiz hale getirmek için elinden gelen her şeyi yapmaktadır. Öyle ki "sırtı ve karnı döve döve genişletilmekte," yani Hz Mehdiye Övgüler ve Sövgüler yapılır.

Bununla beraber Onun dâvâsı gün geçtikçe etrafa daha da yayılmaktadır.
Onca eziyet ve işkencelere boyun bükmez, Deccal'ı tanımaz, Deccallığı hakkındaki kanaati daha da pekişir, mağlup edilmez bir edayla insanlara şöyle seslenir:

"Ey insanlar şüphe yok ki, artık Deccal bana yaptığı bu işi artık insanlardan hiçbir kimseye yapamayacaktır." Deccal yine onu öldürmek için alır. Ama onun boynu ile köprücük kemiği arası bir bakır levha haline geliverir ve Deccal artık onu kesebilecek hiçbir yol bulamaz.

 Sonunda onu iki eli ve iki ayağı ile yakalar ve fırlatıp atar. İnsanlar, Deccal'ın onu ateşe attığını sanırlar. Oysa o mü'min Cennet içine atılmıştır.

Bu ifadeler Deccal'ın Hz. Mehdî'yi her ne kadar öldürmek istese de bunu başaramayacağını göstermektedir. Ona diş geçiremeyecek, kılıcı da işlemeyecektir.

Kalpleri birleştirmesi:
Îmanları taklidden tahkike ulaştıran, îmanda inkişaf ve terakkîye vesile olan Hz. Mehdî, her türlü iyilik ve güzelliğin kaynağı olan îmanla önce bir huzur atmosferi sağlar. O inanç birliği ile kalpler birleşir, kurtla kuzu bir arada yaşayacak hale gelir; uhuvvet, hürmet, muhabbet ve ehl-i îman büyük bir kuvvet kazanır.

İşte böyle bir anda Hz. Mehdî' üç zafer sancağıyla çıkıp Müslümanların kalplerini telif edecek, eski nimetlerini geriye almalarını sağlayacak, görüşlerini birleştirip kalplerini yumuşatacaktır. (Hakim, Müstedrek'ten Mukaddime, Fasıl: 52; s. 318.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder