1 Mart 2017 Çarşamba

Gülen Deccal mi? Şok benzerlik! FETÖ lideri Fetullah Gülen ile birçok Hadis'lerin uyuşması dikkat çekiyor.

F.GÜLEN DECCAL'IN TA KENDİSİDİR!

Önce Fetullah Gülen Nurcuların içine monte edildi.

Gülen'in, "la ilah-e illallah deyip Muhammed-ur Resul Allah demeyenlere müsamaha nazarı ile bakılmalı" sapkınlığ

Kurucuları arasında eski Mossad Başkanı Meir Dagan, CIA eski Başkanı Jim Woolsey, ABD Hazine Bakanlığı Terörizmin finansmanı eski uzmanı Avi Jorisch, eski büyükelçi Richard Holbrooke'un da olduğu UANI'ın bir FETÖ Operasyonu.

İstihbarat birimlerinin raporunda, Gülen Örgütü’nün ABD gizli servisi CIA için ‘kendi isteği ile işbirliği ve ajanlık yaptığı’ vurgulanıyor. ABD de çıkarları gereği Gülen ve örgütünü kullanıyor

İstihbarat birimlerinin hazırladığı 'Fetullah Terör Örgütü' başlıklı raporda, örgütün geçmişi, amacı ve yöntemleri konusunda resmi raporlara ilk kez giren kritik bilgiler yer aldı. Raporda Gülen Örgütü'nün ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı'ndaki (CIA) konumu, 'walk-in' tabir edilen 'kendi isteği ile işbirliği ve ajanlık yapma' şeklinde özetlendi. Raporda ABD'nin Ortadoğu ve Türkiye'deki stratejilerine uygun olarak Fetullah Gülen'i ülkesinde himaye etti ve Gülen ile örgütünü kullandı

KÜRESEL ÖRGÜT
Fetullah Gülen'in, PKK'nın kurucusu ve lideri Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye getirilmesinden bir ay sonra, 21 Mart 1999'da ABD'ye gittiği hatırlatılıyor. FETÖ raporunda Paralel Yapı, ABD'nin Pensilvanya eyaletinden yönetilen, Türkiye'nin ekonomik kaynaklarını kullanan, 165 ülkede yüzlerce kuruluşu, binlerce mensubu ve milyarlarca dolarlık ekonomik gücü olan bir yapı olarak nitelendiriliyor. Raporda FETÖ'nün üye sayısının tam bilinmediği, örgütün gerek üye sayısını, gerekse üyelerinin becerisini olduğundan fazla göstererek güçlü görünmeye çalıştığı belirtilerek şu ifadelere yer veriliyor: "Fetullah Gülen silahlı ayrı bir güç oluşturup devletle savaşmak yerine sinsi bir taktik geliştirmiş ve devlete ait silahları kullanan kişileri yetiştirip yerleştirerek devleti elindeki silahla vurma üzerine planını kurmuştur. Diğer bütün terör örgütlerinden farkı, devlet imkânlarını devlete karşı terör amacıyla kullanma modeli geliştirip başarıyla uygulamasında görülmektedir. ABD'yi kendilerinin yönettiğini ve emirlerine itaat ettirdiğini üyelerine övünerek anlatan örgüt, Türkiye'deki ve dünyadaki üyelerine çok güçlü oldukları görüşünü kabul ettirmiştir. Örgüt üyeleri ABD'yi kendilerinin yönettiğini, bu nedenle hocalarının orada oturduğunu sanmaktadır. Örgüt üyeleri bütün dünyayı bu şekilde kendilerinin yönettiğine inanmaktadır. Gerçekte örgüt küresel emperyal devletlerin çıkarlarına hizmet etmekte, Türkiye düşmanlığı yapmaktadır."

KÂİNAT İMAMLIĞI ÜTOPYASI
Raporda, 17-25 Aralık operasyonu, paralel yapılanmanın despotizmini Türkiye'de egemen hale getirmek üzere anayasayı kaldırmak üzere girişilen darbe planı olarak nitelendiriliyor. Bu girişim, Gülen'in cami vaizliğinden kâinat imamlığına ve dünya hâkimiyetine giden ütopik yolculuğunun son aşaması olarak değerlendiriliyor. Raporda her ülkede örgütlenen ve Afganistan ile Pakistan'daki ana üslerinden yönetilen el Kaide gibi FETÖ'nün de Pensilvanya'daki ana merkezden yönetilen küresel bir örgüt olduğu kaydediliyor. Raporda Türkiye'de iktidar, muhalefet, ordu, cemaatler, STK'lar ve üniversitelerin bu yapılanmanın 40 yıllık gelişim sürecinden sorumlu olduğu da belirtiliyor.

Türkiye’de birçok cemaat var. İnsanlar bu cemaatlerin toplantılarına fırsat buldukça gider manevi olarak destek alır, huzur bulur. Bir yandan da normal hayatlarına devam eder. FETÖ (önceden cemaat) nasıl bir işleyişe sahip? Bu yapının işleyişinde standart bir insan tipi ve standart bir örgüt şeması yok. Yapı kısaca şöyle: 1) Mahrem hizmetler bölümü. Burada Türk silahlı kuvvetleri, Emniyet, Yargı ve İçişleri bakanlığı vardır ve bunlar mahrem hizmetler bölümünde birbirinden bağımsız özerk yapıdadır. 2) Esnaf hizmetleri bölümü. Bu yapı diğerlerine göre daha özel. Bu yapıda özerkliğiniz ve özgürlüğünüz var. Çünkü siz alan değil sürekli veren tarafsınız. Bu size bir parça dokunulmazlık kazandırıyor. Nazlısınız yani. Esnaf demek sizin bildiğiniz mütevelli. 3) İdare örgütü bölümü. Yani esnaf yapısını, öğrenci yapısını dizayn eden örgütün hiyerarşik yapısını koruyan profesyonel idare örgütü. 4) Öğrenciler, insan kaynağı bölümü. İlkokuldan master’a kadar süren süreçteki örgütün yetiştirdiği öğrenciler. Bu dört yapının standartları birbirinden farklı ve birbirinden bağımsızdır. Bunları tek noktada toplayan standart bir şema yok… Ancak bu yapıların elemanları istisnai durumlar hariç kesinlikle kendi insan kaynaklarından yetişmiş elemanlardan seçilmektedir. Örneğin siz otuz yaşını geçmiş ve yapıya sonradan dahil olmuş birisiyseniz ağzınızla kuş tutsanız yapıda önemli bir noktaya gelemezsiniz, abi, imam olamazsınız. Eğer ilkokul, lise, üniversite çağlarında iseniz yani kişiliğinizin tam oturmadığı yıllardaysanız yapıya dahil olmada problem yok. Ancak o yılları geçip otuzlu yaşlardan sonra ister iyi niyetli, safiyane ister art niyetli, çıkar için yapıya dâhil olsanız maddi manevi her şeyinizi verseniz ve bunun karşılığında bir onore edilmek, görev-sorumluluk-makam beklerseniz boşa beklersiniz. Verilmez. Ama bu size hissettirilmez. Eğer FETÖ’nün insan kaynağından gelmiyorsanız ve çok yetenekliyseniz, çok zenginseniz en fazla esnaf hizmetlerinde bulunursunuz. Çünkü o birimde sorumluluğunuz vardır, ama karar verme yetkiniz yoktur. Sadece maddi kaynak sağlar veya bulunursunuz. Ayrıca bu örgütün şifreli bir dil yapısı jargonu vardır. Binlerce kelimeden oluşan bu dili eğer onlarla yaşamamışsanız dışardan biri olarak konuşulanları, yazılanları anlamanız mümkün değil. Örneğin Fetullah Gülen ve mensupları kesinlikle alevi kelimesini kullanmaz. Eğer içerde özel, mahrem bir ortamda F. Gülen alevilerden “kızılbaş” diye bahsederken, dışarıya yani genele konuşurken “ehl-i beyt” ibaresini kullanır. Eğer yapıda değilsen bu ayrımların ne olduğunu ve bu ayrımla ne amaçlandığını bilemezsin.

Bir hadisinde de peygamber efendimiz Deccal'i anlatarak şöyle buyurmuştu;
“Deccal çıktığı vakit beraberinde su ve ateş de vardır. Ancak halkın ateş olarak gördüğü tatlı sudur; halkın su olarak gördüğü ise yakıcı bir ateştir. Sizden kim o güne ererse, halkın ateş olarak gördüğüne düşmeyi kabul etsin. Çünkü O, tatlı soğuk sudur” (Buhari)

Deccal gittiği her yere beraberinde ateş ve cennet olduğu halde gidecektir.

Kendisine inanmayan insanları ateşle korkutacak, inanan insanları ise yanındaki cenneti ile mükâfatlandıracaktır. Oysa onun ateş diye tanıttığı şey cennet, cennet diye tanıttığı şeyde ateştir. Bu nedenle onun zamanına yetişenler Deccal'in yanındaki cennete değil ateşe gitmelidirler.

Peygamber efendimizin hadislerinden de anlaşıldığı kadarıyla Deccal, insanlık tarihi boyunca ortaya çıkmış ve çıkacak olan en büyük fitnedir. Onun ortaya çıktığı zamanlarda Allah'ın dinini yaşayan her Müslüman onu tanıyabilecektir. Çünkü peygamber efendimiz onu bize tanıtmıştır. 




Buna göre Deccal' in şekli ve özellikleri şöyledir;

1- Deccal kendini ilk önce peygamber ilan edecek
Kaynak: İbn Mace, Sünen, hadis no: 4077; İbn Kesir, el-Fiten ve’l-Melahim, 1/32.

2- Deccal bir süre sonra kendini Rab ilan edecek
Kaynak: İbn Ebi Şeybe, Musannef, hadis no: 38635; Abdürrezzak, Musannef, hadis no: 20828 İbn Mace, Sünen, hadis no: 4077

3- Deccal ağlayıp inleyen, üzüntülü, kederli bir görüntüye sahiptir.
Kaynak: İbn Ebi Şeybe, Musannef, hadis no: 38791; İbn Mace, Sünen, hadis no: 4074.

4- Deccalin karargahı köşk şeklinde bir Hristiyanların manastırıdır.
Kaynak: Suyuti, Dibac ale’l-Müslim, 6/261; Müslim, hadis no: 2942; Avnu’l-Mabud, 11/317; Es-Sünen el-Varide Fi’l-Fiten, 6/1149.

5- Deccalin karargahı güneşin batım tarafında bir adada bulunacak.
Kaynak: Suyuti, Dibac ale’l-Müslim, 6/261; Müslim, hadis no: 2942; Avnu’l-Mabud, 11/317; Es-Sünen el-Varide Fi’l-Fiten, 6/1149.

6- Deccal bütün ruhu canı ile, her şeyi ile yalancıdır, hakikati farklı suretlere sokup işin içinden çıkılamayacak duruma getirendir.
Hadis-i şerif

7- Deccalin her şeyden çok şikayet eden bir görüntüsü vardır.
Kaynak: İbn Mace, Sünen, hadis no: 4074; İbn Ebi Şeybe, Musannef, hadis no: 38791.

8- Deccal ayaklarının arası ayrık şekilde yürüyecek.
Kaynak: Ebu Davud, hadis no: 4320; Mervezi, el-Fiten, 2/519.

9- Deccalin askerleri kendilerini birşeylerin arkasında gizleyen tipler olacak(takiyye, gizleme)
(Hadis meali)
Ebu Davud hadis no:4328, Müslim hadis no: 2942

10- Deccal ve askerleri aşırı iftiracı ve hakikatları çarpıtan kimseler olacak
(Hadis meali)
Kaynak:ithafu'l-cemaa bima var fi'l-fiten ve'l melahim 3/85

11- Deccalin askerleri bütün ruhları ile deccale casusluk yapan casus kişiler olacak.
(cessase hadis)
Kaynaklar : Ebu Davut hadis no:4328
Müslim no:294
islamlarda çıkar aldatmakla iş görür..!

12- "Kim deccalı duysa ondan yüz çevirsin.Vallahi, kişi onu mü'min zannederek ona tabi olur. Sevk ettiği şüpheli şeylerin ardına düşer."
(Ebu Davud, Melahim, Hadis No: 4319)

17- Deccale inanan, onu tasdik edip ona tabi olanlar ne kadar salih amel işlerlerse işlesin hiçbir fayda vermeyecek,deccali yalanlayanlar ise geçmişte işledikleri günahları affedilecek.
Kaynak: el-Müstedrek, 1/330; Taberani, Mucemu’l-Kebir, hadis no: 6815

18- Tahkiki imana ermiş olanlar “Bu herif her şeyi ile yalancıdır ve Allah Rasulü (SAV) bize sizden haber vermişti ve bizi ve evlatlarımızı uyarmıştı. Sizin bizim yanımızda yeriniz yok. Sizler sadece şeytan ruhlu kimselersiniz;bu deccal de Allah’ın cc. düşmanıdır.” diyecekler.
Kaynak: Mervezi, el-Fiten, 2/538.
"imanî şiddet-i zeka"
i.i'caz

20- Deccali bu kadar büyülten ve yücelten askerlerinin ona olan sevgisi olacak.
Kaynak: el-Müstedrek, 4/507

21- Müminler deccalden büyük zarar görecekler.
Kaynak: İshak b. Raveheyh, Müsned, hadis no: 262

22- Deccal kendine uyanları zengin edecek, uymayanları batıracak.
Kaynak: İbn Mace, Sünen, hadis no: 4077.

23- Deccale en çok tabi olanlar Yahudiler ve kadınlar olacak
Kaynak: İbn Ebi Şeybe, Musannef, hadis no: 38633; Taberani, Mucemu’l-Kebir, hadis no: 8409.

24- Deccalin askerleri arasında Mecusiler, Hristiyanlar ve acemler de olacak.
Kaynak: İbn Kesir, el-Fiten ve’l-Melahim, 1/60.

25- Deccalin ordusuna müşrikler, kafirler, münafıklar ve fasıklar katılacak.
Kaynak: el-Müstedrek, 4/542; Müslim, hadis no: 2943;

26- Deccale tabi olacak olan müslümanlar günde üç vakit namaz kılanlar yani namazları vaktinde kılmayıp cem ederek kılanlar olacaklar.
Kaynak: el-Müstedrek, 4/468

27- İslam ümmetinden deccale tabi olanlar Kur’an’ı okuyan ama ondan bir şey anlamayan kimseler olacak.
Kaynak: Abdürrezzak, Musannef, hadis no: 20790; Müstedrek, 4/486

28- Deccalin askerlerinin bir bölümü İslam ümmetinden olacak.
Kaynak: Abdürrezzak, Musannef, hadis no: 20825

29- Ya resulallah! Onun yeryüzünde kalma süresi ne kadardır? Diye sorduk, O;

Kırk gündür, dedi. Bir gün bir yıl gibi. Bir gün bir ay gibi, bir gün bir hafta gibi. diğer günleri izin günleriniz gibidir.





GÜLEN DENİLEN ADAM BU DURUMA NASIL GELDİ? BEDİÜZZAMAN’IN ONA DAİR İŞARETLERİ VAR MI?



Evvela Bediüzzaman Hazretleri sanki onu anlatırcasına Mektubat’ta şöyle demektedir:

“Mu'zam-ı Ümmet, cadde-i kübrada gidebilir. Başka hususî ve dar caddeye sevkedenler, idlâl ediyorlar.”[1]
Bu adam, 1971 darbesinde başta Av. Bekir Berk olmak üzere çok sayıda Nur talebesi ile birlikte İzmir Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından tutuklanınca, Nur talebelerini savunma için gelen başta Gültekin Sarıgül olmak üzere Nur’un avukatlarını “BEN NURCU DEĞİLİM, BENİ SAVUNMAYIN” diyerek Nur talebelerinden ayrılmıştır. Daha evvel Hizmet Vakfı toplantılarına gelen FETÖ, Bediüzzaman’ın rükün talebelerinin bulunduğu bu vakıfla da alakasını kesmiştir.
“Bir şey daha kaldı, en tehlikesi odur ki: İçinizde ve ahbabınızda, bu fakir kardeşinize karşı bir kıskançlık damarı bulunmak, en tehlikelidir. Sizlerde mühim ehl-i ilim de var. Ehl-i ilmin bir kısmında, bir enaniyet-i ilmiye bulunur. Kendi mütevazi de olsa, o cihette enaniyetlidir. Çabuk enaniyetini bırakmaz. Kalbi, aklı ne kadar yapışsa da; nefsi, o ilmî enaniyeti cihetinde imtiyaz ister, kendini satmak ister, hattâ yazılan risalelere karşı muaraza ister. Kalbi risaleleri sevdiği ve aklı istihsan ettiği ve yüksek bulduğu halde; nefsi ise, enaniyet-i ilmiyeden gelen kıskançlık cihetinde zımnî bir adavet besler gibi, Sözler'in kıymetlerinin tenzilini arzu eder tâ ki kendi mahsulât-ı fikriyesi onlara yetişsin, onlar gibi satılsın. Halbuki bilmecburiye bunu haber veriyorum ki:
"Bu dürûs-u Kur'aniyenin dairesi içinde olanlar, allâme ve müçtehidler de olsalar; vazifeleri -ulûm-u imaniye cihetinde- yalnız yazılan şu Sözler'in şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir. Çünki çok emarelerle anlamışız ki: Bu ulûm-u imaniyedeki fetva vazifesiyle tavzif edilmişiz. Eğer biri, dairemiz içinde nefsin enaniyet-i ilmiyeden aldığı bir his ile, şerh ve izah haricinde birşey yazsa; soğuk bir muaraza veya nâkıs bir taklidcilik hükmüne geçer."[2]
Eğer Bediüzzaman’ın ifadelerini dikkatlice okursanız, bu sözlere muhatab olan tek kişi görebilirsiniz: FETÖ. Risâle-i Nura mukabele edercesine, kendi kitaplarını Risâle-i Nur yerine koyduğu gibi, Sızıntı gibi dergilerde yayınlanan başyazılarını da Lahikalar’ın üstünde tutmuştur.
Bu arada şunu belirtelim ki, FETÖ’ye deccal diyecek kadar ve hatta  Beşinci Şu’adaki bazı hadisleri ve Bediüzzaman’ın yorumlarını ona tevil edecek kadar ifrat edenler bulunmaktadır. Bu, doğru değildir. Zira İslam Deccalı olan Süfyan belli olduğu gibi, Büyük Deccal da ortadadır. Ancak FETÖ’ye İslam Deccalına yardım eden ulemadan biri ve hatta en tehlikelisi demek mümkündür. Bilindiği gibi Deccâl’a yardım eden âlimlerin başını ilk Diyanet İşleri Başkanı İbrahim Rıfat Börekçi çekmiştir. Bunu başkanlardan 1960 ihtilâli başkanı Tevfik Gerçeker ve Kemalist Dr. Lütfü Doğan devam ettirmiştir. Elbette ki, Yaşa Nuri Öztürk gibileri de unutmamalıyız.
Bunu, Bediüzzaman’ın şu hadisle alakalı yorumundan anlıyoruz:
“Yedinci Mes'ele: Rivayette var ki: "Süfyan büyük bir âlim olacak, ilim ile dalalete düşer. Ve çok âlimler ona tâbi' olacaklar."
Vel'ilmu indallah, bunun bir tevili şudur ki: Başka padişahlar gibi ya kuvvet ve kudret veya kabîle ve aşiret veya cesaret ve servet gibi vasıta-i saltanat olmadığı halde, zekâvetiyle ve fenniyle ve siyasî ilmiyle o mevkii kazanır ve aklıyla çok âlimlerin akıllarını teshir eder, etrafında fetvacı yapar. Ve çok muallimleri kendine tarafdar eder ve din derslerinden tecerrüd eden maarifi rehber edip tamimine şiddetle çalışır, demektir.” [3]
FETÖ’nün haddini aşan iddiaları bu noktaları da aşmış ve hatta itikadî açıdan islamın sınırlarını tecâvüz eylemiştir. Bazı yaşadığım müşahhas misalleri takdim etmek isterim:

BİRİNCİ YAŞADIĞIM OLAY:
1978 yılında merhum Nâzım Gökçek Ağabey’in Gaziantep’teki Aydın Baba Medresesinde FETÖ’nün en yakın talebelerinden biriyle Yatsı namazından Sabah namazına kadar onun Mesih İsa olup olmadığı konusunda tartıştık. Ben olmadığına dair deliller getirsem de İzmir İlahiyat mezunu olan FETÖ’nün talebesi aksini iddia etti ve münakaşa ederek ayrıldık.

İKİNCİ MÜŞÂHEDEM: 1980 ihtilâli sonrası, artık Mesih İsa olmaktan tenzil-i rütbe ederek kendisini Mehdi ve Bediüzzaman’ı ise kendisini hazırlayan şahıs olmakla vasıflandırmıştır. Bunu bütün talebeleri iddia etmektedir.
Sikke-i Tasdîk-ı Gaybî kitabındaki bir mektubda bahsi geçen, “sonra gelecek o mübarek zât” hakkında her kesimden biri geliyor ve her biri başka birini işâret ederek diyor ki; o zât "şu zâttır". Yâni Bedîüzzaman Said Nursî Hazretlerinden sonra gelmiş başka şahıslar gösterilip, bahsedilen zâtın o zât olduğu iddia ediliyor. Hatta bazılarına göre ise hâlen gelecek olan başka bir zât bekleniyor.
“Sonra gelecek o mübarek zât” hakikatte kimdir ve hangi alâmetlerle bilebiliriz ki O’ndan başkası değildir?
İşte bu soruya FETÖCÜ’lerin cevabı, bu zat Gülen’dir ve Hz. Mehdi’dir.

Bakalım Bediüzzaman ne diyor:

“Ümmetin beklediği, âhirzamanda gelecek zâtın üç vazifesinden en mühimmi ve en büyüğü ve en kıymetdarı olan iman-ı tahkikîyi neşr ve ehl-i imanı dalaletten kurtarmak cihetiyle, o en ehemmiyetli vazifeyi aynen bitamamiha Risale-i Nur'da görmüşler. İmam-ı Ali ve Gavs-ı A'zam ve Osman-ı Hâlidî gibi zâtlar, bu nokta içindir ki, o gelecek zâtın makamını Risale-i Nur'un şahs-ı manevîsinde keşfen görmüşler gibi işaret etmişler. Bazan da o şahs-ı manevîyi bir hâdimine vermişler, o hâdime mültefitane bakmışlar.
Bu hakikattan anlaşılıyor ki; sonra gelecek o mübarek zât, Risale-i Nur'u bir proğramı olarak neşr ve tatbik edecek. O zâtın ikinci vazifesi, Şeriatı icra ve tatbik etmektir. Birinci vazife, maddî kuvvetle değil, belki kuvvetli itikad ve ihlas ve sadakatle olduğu halde; bu ikinci vazife, gayet büyük maddî bir kuvvet ve hâkimiyet lâzım ki, o ikinci vazife tatbik edilebilsin. O zâtın üçüncü vazifesi; Hilafet-i İslâmiyeyi İttihad-ı İslâma bina ederek, İsevî ruhanîleriyle ittifak edip din-i İslâma hizmet etmektir. Bu vazife, pek büyük bir saltanat ve kuvvet ve milyonlar fedakârlarla tatbik edilebilir. Birinci vazife, o iki vazifeden üç-dört derece daha ziyade kıymetdardır; fakat o ikinci, üçüncü vazifeler pek parlak ve çok geniş bir dairede ve şaşaalı bir tarzda olduğundan umumun ve avamın nazarında daha ehemmiyetli görünüyorlar. İşte o has Nurcular ve bir kısmı evliya olan o kardeşlerimizin tabire ve tevile muhtaç fikirlerini ortaya atmak, ehl-i dünyayı ve ehl-i siyaseti telaşa verir ve vermiş.. hücumlarına vesile olur. Çünki, birinci vazifenin hakikatını ve kıymetini göremiyorlar, öteki cihetlere hamlederler.”[4]
Dikkat edilirse o Zat’ın en önemli vazifesinin iman ve Kur’an hakikatlarının neşri olduğunu ve diğer iki vazifenin ise farklı şahıslar ve cemaatler tarafından ifa edileceğini açıkça belirtmektedir. Dolayısıyla bunu kendisine mal etmesi akılsızlıktır. Bunun ayrıntılarını biraz sonra ele alacağız.
ÜÇÜNCÜ VE DAHA TEHLİKELİ MÜŞÂHEDEM İSE, herkesin YOUTUBE’dan dinleyebileceği herzeleridir. Allah’a sığınarak nakledelim. Artık FETÖ kâinat imamıdır ve haşa Hz. Resulüllah’ın bile işine karışmasını reddetmektedir.
“(Hizmet temsilcilerine kendi düsturlarının önemini anlatırken): Siz Resulullh bile huzurunuza gelse ona şöyle söyleyiniz: Ey Allah’ın Peygamberi! Sen bize Kur’an’ı tebliğ ettin ve sünnetini bıraktın. Artık işimize karşıma.”[5]
İşte bu noktada tehlikenin boyutu itikadî alana da kayıyor.
SON MÜŞÂHEDEM: 2005 yılının sonlarında Abdullah Aymaz iki defa bana geldi ve Rotterdam’da ziyaret etti. Rotterdam İslam Üniversitesini kendilerine devretmem için teklif getirdi. Ben ikisinde de reddedip bu üniversitenin mütevelli heyetinde her cemaatten insanlar var ve Nur talebeleri de var deyince cevabı çok çirkefti: “Bizim cemaat, Nurcuları kendilerinden kabul etmiyor.”
Bunu 2006 yılında onlardan olan bir Haşhaşî’nin beni bıçakla öldürmeye gelmesi ve kapımı kapatmasaydım şu anda hayatta olmamam ihtimali takip etti.


[1]   Mektubat sh.434.
[2]   Mektubat sh.426.
[3]   Şu’alar, sh.585.
[4]   Sikke-i Tasdik-i Gaybi, sh. 9-10.
[5]   https://www.youtube.com/watch?v=EC4H5QLHAV4.