" (Nuaym bin Hammad,
Kitabü'l-Fiten: Varak: 76a; et-Burhan, v. 92a.)
Hz.Mehdinin Süfyan'la mücadelesi
Hz. Mehdî, en büyük mücadelesini Hz. Ali'nin
ifadesiyle İslâm'a, Kur'ân'a savaş açan, dinsiz, yalancı İslâm Deccal'ı
Süfyan'a karşı verecek, mücadeleler sonucunda onu öldürecek, tahribatını tamir
edecektir.
Süfyan münkir biridir. Allah'ı, Kur'ân'ı,
peygamberi tanımaz, İslâm adına ne varsa hepsine karşıdır. Sistemli ve
münafıkâne bir tarzda iş görür. İslâm'ın ana direkleri olan inanç esaslarını
kaldırmaya, yok etmeye, zayıflatmaya çalışır.
Başka bir hadiste “ O
süfyan büyük bir alimdir fakat ilmi ile delalete düşecektir.
Bir çok alim ona
uyacaktır,O Müslümanların en
aşağısı ve soysuzun biridir.Gerçekte bir gücü yoktur ama etkili hitabeti ile
alimleri ve bir çok güçlü kişileriçevresine toplayacaktır.
"YEDİNCİ MESELE: "Rivayette var ki, "Süfyan
büyük bir âlim olacak, ilimle dalâlete düşer. Ve çok âlimler ona tâbi
olacaklar." Ve'l-ilmu indallah, bunun bir tevili şudur ki: Başka
padişahlar gibi ya kuvvet ve kudret veya kabile ve aşiret veya cesaret ve
servet gibi vasıta-i saltanat olmadığı halde, zekâvetiyle ve fenniyle ve siyasî
ilmiyle o mevkii kazanır ve aklıyla çok âlimlerin akıllarını teshir eder,
etrafında fetvacı yapar. Ve çok muallimleri kendine taraftar eder ve din derslerinden
tecerrüt eden maarifi rehber edip tâmimine şiddetle çalışır, demektir."
(Şualar, Beşinci Şua, İkinci Makam.)
"Hz. Mehdî'yi de devamlı tarassut altında tutar. Muhasarası üzerinden kalkmaz." (İs'afür-Rağıbîn'den naklen Tılsımlar, s. 212.)
Hadislerde Süfyan'ın tahribatına olduğu kadar
Hz. Mehdî'nin onunla yapacağı mücadelelere de yer verilmiştir.
O Süfyan ki, Hz. Ali'nin belirttiğine göre
büyük cüsseli biridir. Önce etrafını yakıp yıkacak, sonra da Doğu ülkelerini
dolaşıp meliklerini mağlup edecektir.
(ellşâa, li Eşrati's-Sâe, s.167,168.)
(ellşâa, li Eşrati's-Sâe, s.167,168.)
Onun büyük bir cüsseye sahip olması maddî ve
siyasî gücünün fazlalığına işaret eder. Nitekim rivayetlerden âhirzamanda
çıkacak şahısların fevkalâde iktidarları olduğu anlaşıldığını belirten
Bediüzzaman bunu tevil ederken, o şahısların temsil ettikleri mânevî şahsiyetin
büyüklüğünden kinaye olduğunu söyler ve bir zaman Rusya'ya mağlup eden Japon
başkumandanının sûretinin, bir ayağının büyük Okyanusta, diğer ayağının da Port
Artur kalesinde gösterildiğini, bu suretle şahs-ı mânevîsinin dehşetli
büyüklüğü· nün, o şahsiyetin mümessillinde ve büyük heykellerinde ifade
edildiğini anlatır. Fevkalâde ve harika iktidarları hakkında ise şu
değerlendirmeyi yapar:
"Ekser icraatları tahribat ve
müştehiyyat [nefsin hoşuna giden şeyler] olduğundan fevkalâde bir iktidar
görünür, çünkü tahrip kolaydır. Bir kibrit bir köyü yakar. Müştehiyyat ise,
nefisler taraftar olduğundan çabuk sirayet eder." (Şuâlar, s. 492.)
Öte yandan "Büyük Deccalın birinci günü bir sene, ikinci günü bir ay, üçüncü günü bir hafta, dördüncü günü bir gündür" rivayetini tevil ederken, büyük Deccalın bir taraftan kuzey çıkacağını belirtir.
"Hem büyük Deccal'ın, hem İslâm Deccal'ının üç devre-i istibdatları mânâsında üç eyyam var. `Bir günü, bir devre-i hükümetinde öyle büyük icraat yapar ki, üç yüz sene yapılmaz. İkinci günü, yani ikinci devresi, bir senede otuz senede yapılmayan işleri yaptırır. Üçüncü günü ve devresi, bir senede yaptığı tebdiller on senede yapılmaz. Dördüncü günü ve devresi âdîleşir, bir şey yapmaz, yalnız vaziyeti muhafazaya çalışır." (Şuâlar, s. 493)
Müslim'de yer alan bir hadiste (Müslim,
Kitabü'l-Fiten, 23. Bab, 113. H. (H. 2938))
Hz. Mehdî'nin Deccalle olan enteresan bir mücadelesine yer verilmektedir.
Hz. Mehdî'nin Deccalle olan enteresan bir mücadelesine yer verilmektedir.
Her ne kadar Mamer ve Ebû İshak gibi raviler
bu zâtın Hz. Hızır olduğunu söylüyorlarsa da hadisin gelişi ve gidişinden onun
Hz. Mehdî olduğu anlaşılmaktadır.
Bu hadis-i şeriften anladığımıza
göre Deccal'ın merkezde silahlı gözetleme yapan askerleri bulunmaktadır ki bu
onun büyük bir ordu ve hükümet gücüne sahip olduğunu göstermektedir.
Buna dayanarak Hz. Mehdî'yi kendine bende etmek istemekte kabul etmeyince
de eziyet ve sıkıntı vermekte, tesirsiz hale getirmek için elinden gelen her
şeyi yapmaktadır. Öyle ki "sırtı ve karnı döve döve genişletilmekte,"
yani Hz Mehdiye Övgüler ve Sövgüler yapılır.
Bununla beraber Onun dâvâsı gün geçtikçe etrafa daha da
yayılmaktadır.
Onca eziyet ve işkencelere boyun bükmez, Deccal'ı tanımaz,
Deccallığı hakkındaki kanaati daha da pekişir, mağlup edilmez bir edayla insanlara
şöyle seslenir:
"Ey insanlar şüphe yok ki, artık Deccal bana yaptığı bu işi
artık insanlardan hiçbir kimseye yapamayacaktır." Deccal yine onu öldürmek
için alır. Ama onun boynu ile köprücük kemiği arası bir bakır levha haline
geliverir ve Deccal artık onu kesebilecek hiçbir yol bulamaz.
Sonunda onu iki eli ve iki
ayağı ile yakalar ve fırlatıp atar. İnsanlar, Deccal'ın onu ateşe attığını
sanırlar. Oysa o mü'min Cennet içine atılmıştır.
Bu ifadeler Deccal'ın Hz. Mehdî'yi her ne
kadar öldürmek istese de bunu başaramayacağını göstermektedir. Ona diş
geçiremeyecek, kılıcı da işlemeyecektir.
Kalpleri birleştirmesi:
Îmanları taklidden tahkike ulaştıran, îmanda
inkişaf ve terakkîye vesile olan Hz. Mehdî, her türlü iyilik ve güzelliğin
kaynağı olan îmanla önce bir huzur atmosferi sağlar. O inanç birliği ile
kalpler birleşir, kurtla kuzu bir arada yaşayacak hale gelir; uhuvvet, hürmet,
muhabbet ve ehl-i îman büyük bir kuvvet kazanır.
İşte böyle bir anda Hz. Mehdî' üç zafer
sancağıyla çıkıp Müslümanların kalplerini telif edecek, eski nimetlerini geriye
almalarını sağlayacak, görüşlerini birleştirip kalplerini yumuşatacaktır.
(Hakim, Müstedrek'ten Mukaddime, Fasıl: 52; s. 318.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder