ÇİN, 3.Dünya Savaşına girmeye değil 3.Dünya Savaşı çıkarıp ABD ile Rusya'nın imhasını izleyip; 3.Dünya Savaşı sonrasında da DÜNYA HAKİMİYETİ'ne hazırlanıyor.
Hadis yorumlarına göre ÇİN, Yecüc- Mecüc'tür.
3.Dünya Savaşı'nda varını yoğunu ortaya koyup bir var olma veya yok olma savaşı vermeyecek. 3.Dünya Savaşı'nda kısmi olarak yer alacak ve esas birliklerini savaşın dışında tutacaktır.
Bu kısmi savaş ile ilgili alimlerin hadis yorumlarında ÇİN'in Hindistan ile savaşacağı geçmektedir. Ancak ÇİN'in Ortadoğu'ya geleceğine dair bir ifşaat bulunmamaktadır.
Oysa 3.Dünya Savaşı'nın merkezi Ortadoğu olacaktır.
Buradan şu sonuç çıkar:
Çin, 3.Dünya Savaşı'nın çıkması için amacına ulaşacak.
ÇİN'in amacı 3.Dünya Savaşı çıkarmak ve ABD ile Rusya'nın yok olmasını görmektir.Bunu yapabilmek için de Rusya'yı destekleyecek, tüm güçleriyle Rusya'nın yanında yer alacağını Rusya'ya hissettirecek ama gerçekte Rusya'ya sınırlı destek verecek ve esas güçlerini savaşın dışında tutarak savaş sonrasına gizleyecektir. Rusya da Çin'e güvenip ABD ile savaşa girecek.
Hem ABD hem de Rusya ÇİN'in istediği gibi yok olacak ama sonuç ÇİN'nin umduğu gibi olmayacak.
Çünkü Dünya Çin'e kalmadan bu sefer 3.Dünya Savaşı sonrası İSLAM DÜNYAYA HAKİM OLACAK.
Yani ABD ve Rusya'nın yerini Altın Çağı başlatacak Hz.Mehdi AS'ın BÜYÜK İSLAM DEVLETİ alacaktır.
Bunun sonucunda Çin Dünya hakimiyeti için elli yıl daha beklemek zorunda kalacaktır. Çin'in Yecüc Mecüc olduğuna dair en bariz ifşaatlar Bediüzzaman tarafından yapılmıştır. Bediüzzaman Yecüc ve Mecüc için "Mançur ve Moğol halklarıdır" demiştir.
Bunu daha önce açıklamış da olabiliriz ama kısaca tekrar edersek:
Bugünkü ÇİN, Mançur ve Moğol halklarından oluşmaktadır.
3 bin yıllık bir devlettir ve MÖ 250 li yıllarda Moğollar çok güçlü iken ÇİN'i istila ederek ÇİN'e yerleşmişler ve ÇİN kültürünü beğenerek gönüllü asimile olmuşlardır.
Yani bugünkü Moğolistan'da yaşayan nüfusun çok daha fazlası ÇİN'de yaşamaktadır.
Kaldı ki 3.Dünya Savaşında ÇİN Hindistanın bir kısmı ile Moğolistan'ın tamamını işgal de edebilir.
Gerçekte dünyanın en güçlü ordusuna sahip olduğu halde bugün bunu gizleyen ÇİN, 3.Dünya Savaşından sonra da gizlemek durumunda kalacak.
3.Dünya Savaşında ÇİN'in dağılacağına,parçalara ayrılacağına dair de alimlerin görüşleri var.Belki de bu da bu gizliliğin değişik bir şekli de olabilir.
Tıpkı SSCB dağılıp BDT'nun onun yerini alması gibi. Rusya ordusu dağılmadan SSCB'nin dağılması nasıl ki bir şey ifade etmedi ise ÇİN ordusu dağılmadan da ÇİN'in dağılması bir şey ifade etmeyecektir.
Tabi her şeyin en doğrusunu ALLAH CC bilir. ALLAHU ALEM.
Suriyede üç yılı aşan iç savaş hala sürerken, diğer komşumuz Irak, bölgenin yeni ve gayri resmi aktörü IŞİD saldırıları ile sarsılıp Irak Kürtleri ayrılık açıklamaları yaparlarken, İran fırtına öncesi sessizlik yaşarken, Libyada Batı destekli darbe girişimleri olurken, Mısırda geçen yıl darbeyle yönetimi ele geçiren Sisi zulmü varken, Ukraynanın fiilen ikiye bölündüğü sırada ve Gazzede Siyonist İsrailin soykırım savaşı devam ederken, Türkiye 12. cumhurbaşkanını seçmeye hazırlanıyor.
Bölgemizdeki farklı ülkelerde yaşanan bu savaşlar ve çatışmalar, farklı farklı sebeplere dayanıyormuş gibi görünseler de aslında birbirlerinden bağımsız gelişmeler değiller. Olayların arka planında bir noktada birbirleri ile güçlü ilişkileri var. Bu yaşananlar, aslında yeni bir dünya savaşının görüntüleri ve yansımalarıdır. Büyük bir dünya savaşı başladı bile. Bu büyük savaşta görünmeyen arka planda aslında iki blok çatışıyor. Bu büyük savaşın cepheleri, bölgemizde çok geniş bir coğrafyaya yayılmış durumda. Sudanda olanlarla Suriyede olanlar, Nijeryada olanlarla Afganistanda olanlar, Ukraynada olanlarla Irakta olanlar, Mısırda olanlarla Türkiyede olanlar, Gazzede olanlarla Libyada olanlar birbirleriyle bağlantılı.
Peki savaşın arka planındaki iki blokta kimler var?
Yeni dünya savaşında Müslümanlarla, Müslüman olmayanlar savaşıyorlar. Müslümanlar 20. yüzyılın başında kendi topraklarını işgal ederek buralarda kukla yönetimler kuran Batıya karşı isyan etmeye başladılar. 2010dan sonra Tunusta, Mısırda, Libyada, Yemende ve Suriyede başlayan ayaklanmalar bunun içindi. Batı ise bu bölgedeki varlığını her şeye rağmen terk etmek istemiyor. Eskisi gibi devam etmek istiyor. İşte bu iki zıt talep adı konulmamış büyük bir dünya savaşını başlattı bile.
Bunun için her ülkede zahirde ayrı ayrı sebeplere dayanıyor gibi görünen hadiseler, arka planda tamamen birbirleri ile ilişkili. Batı bu ülkelere kendi ordularını göndererek açık bir savaş ilanı yapmıyor. O ülkelerde kontrolünü elinde tuttuğu kesimler üzerinden bir vekalet savaşı yürütüyor. Türkiyeye karşı yapılmakta olan savaşın vekaletini Pensilvanya örgütü taşeron olarak seleflerinden devralmış durumda.
Tıpkı Türkiyede olduğu gibi, Suriye, Mısır ve Libya gibi ülkelerde de yerli taşeronlar mevcut ve Batı adına bu ülkelerdeki savaşları yürütüyorlar. Ama elbette her ülkede yaşanan iç çatışmalar veya savaşların arka planını görmemizi zorlaştıran dahili sebepler ve gerekçeler de mevcut. Batı bu ülkelerin içindeki belli grupları belli aktörleri kullanarak dolaylı bir savaş yürütüyor. Batılı devletler dış politikalarını, Türkiye dahil olmak üzere Müslüman ülkelerde normal kanallardan çok, psikolojik harekatlarla yürütüyorlar. Bunu devlet altı gruplar ve devlet dışı aktörlerle kurdukları ilişkilerle sağlıyorlar. Türkiyedeki paralel yapılanma böyle bir realitedir. Bu savaş, kendi cemaat alt yapısına da büyük zarar verdiği (ve vereceği kesin olduğu) halde, zahiren savunduğu değerlere, katiyyen aykırı emelleri olan müvekkilinin çıkarları uğruna intihar saldırısı yapıyor.
Büyük savaşta Batı'yı çok zor günler bekliyor!
Ülkelerin içinde vekaleten çarpışan gruplar ve aktörler gerideki gerçeği görmemizi zorlaştırıyor. Fakat farklı ülkelerdeki bu savaşların arka plandaki esas aktörleri giderek deşifre olmaya başladılar. Bu tezahürler, Batı'yı ve destekçilerini, tehlikeli bir sürece ve kendileri açısından çok vahim gelişmelere hızlı bir şekilde yaklaştırıyor.
Bugün Avrupada 21 milyon, Rusyada 27 milyon, ABDde 29 milyon, Çinde 130 milyon, Hindistanda 180 milyon civarı Müslüman yaşıyor. İletişimin bu denli geliştiği günümüzde dünyanın bir ucunda meydana gelen gelişmeler, yerkürenin öbür ucunda anında duyuluyor. Batı'nın haber ajansları ve medya üzerinden gündemi zehirleyerek tek başına gündem belirleme ve haberleri çarpıtma konusundaki mahareti de eskisi kadar güçlü değil artık. Haberleşmenin çeşitliliği ve alternatiflerin mevcudiyeti gayrimüslim dünyanın kuvvetini ve etkisini her geçen gün azaltıyor. Şu sıralar Müslüman dünyasındaki her türlü olumsuz görüntülere rağmen arka planda muhteşem İslami bir uyanış yaşanıyor.
ABDde Avrupada Rusyada, Çinde ve Hindistanda yaşamakta olan Müslümanlar, Afganistanda, Pakistanda, Sudanda Somalide Mısırda Suriyede, Libyada yapılanları yakinen takip ediyorlar. Bu durum hızlı bir bilinçlenmeye ve kuvvetli bir dayanışmaya doğru evriliyor.
Müslüman ülkelerde başlayan savaşlar, Batı'ya ve doğuya yayılabilir
Bu gelişme, yakın gelecekte Batı ve İslam karşıtı yönetimlerin başını en fazla ağrıtacak bir sonucu doğurabilir. O ülkeler bunun farkında oldukları için kendilerince muhtemel gelişmeleri engellemek için çeşitli tedbirler almaya çalışıyorlar. İsrailin son Gazze saldırılarının gizli amaçlarından biri de budur. Fakat devletlerin politikaları ve Müslümanlara bakışları olumlu yönde değişmedikçe bu tehlikeyi ortadan kaldırmak mümkün görünmüyor. Bu durum, çeşitli cepheleri açılmış olan yeni dünya savaşının, Ortadoğu ile sınırlı kalmayıp, Avrupa, ABD, Rusya, Çin ve Hindistan dahil dünyanın her yerine yayılması anlamına geliyor. Muhtemelen önümüzdeki üç-beş sene bu hadiseleri en sıcak haliyle yaşayacağız.
Batı'nın bir asırdır uyguladığı savaş yöntemleri tersine dönebilir!
Batı, ilişkili olduğu kesimler eliyle İslam dünyasının içini karıştırıp, Müslüman halkları birbirine düşürürken, acaba kendi içindeki bu kadar çok Müslümanın artık dayanılmaz bir noktaya geldiğinde ayağa kalkmayacağını mı zannediyor? Batı'nın bugüne kadar Müslümanlara yaptıklarının hesabının sorulmayacağını mı düşünüyor? Kendi oynadığı oyunların ve sofistike savaş yöntemlerinin bir gün kendi içine de döneceğini ve Batı ülkelerini cehenneme çevireceğini hiç hesap etmiyor mu? Vahşi Batı açısından bu tehlike hızla büyüyor.!
Ölüm ve zulüm arasına sıkışmış Müslümanların daha fazla kaybedeceği bir şey kalmadıysa kendi onuru için elindeki son sermayeyi de kullanmaktan başka yolu da kalmıyor. İşte intihar saldırıları denen olgu buradan kaynaklanıyor. Ölümü göze almış bir insanın atom bombası kadar tehlikeli olabileceğini unutmamak gerekir. Hem İslam dünyasında hem de Batı'da yaşayan Müslümanlarda basınç çok yükselmiş vaziyette. Eğer bu basınç daha da artarsa meydana gelecek patlama yerküreyi perişan eder. İslam karşıtı gayrimüslim devletler ve Müslümanları yöneten vurdumduymaz liderler şimdiki halleri ile devam ederlerse olacakların altından asla kalkamazlar.
Bugün Ortadoğuda Gazze sorunundan söz eden Batı, bunun aslında bir İsrail sorunu olduğunu görmek zorunda kalacaklar. Bugün Gazzeyi yerle bir eden İsrail de önümüzdeki yıllarda Gazzenin durumuna düşerse kimse şaşırmasın.
Yeni cumhurbaşkanı ne yapacak?
Dünya açısından böyle büyük hadiselerin çok büyük bir ihtimal dahilinde olduğu şu süreçte Türkiyede cumhurun başı ve ordunun başkomutanı olacak kişinin bu döneme liderlik edebilecek nitelikte ve kabiliyette olması gerekir. Sadece bürokratik işlemleri takip edecek ve rutin protokol toplantılarına katılacak cumhurbaşkanı profili, Yeni Türkiyeyi taşıyamaz.
10 Ağustosta halkımız, sadece Türkiyenin cumhurbaşkanını seçmeyecek. Türkiyeyi ve İslam dünyasını, başlayan ve daha da büyüyecek olan bugünkü savaşta sevk ve idare edecek, orduya başkomutanlık yapacak kudretli bir lider seçmiş olacak.
Alper TAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder