Öncelikle İlluminati nedir? Sorusundan başlayalım
Türkçesi ‘’
aydınlanmış olanlar’’ anlamına gelen İlluminati, Rönesans Döneminde tarih 1776
da Münih' te kurulmuş gizli bir
örgüttür.
Faaliyet amacı ve varlığı kanıtlanmamış olan topluluğun kuruluş amacı ‘’ kilise dogmalarını yıkıp
Newtoncu pozitif bilimin önünü açmaktır.
Ancak zamanla güçlenen ve otorite sahinbi olan örgüt kendini
dünyayı yönetmeye adamış ve adını ‘’ Yeni Dünya Düzeni’ koydukları
hedefin peşinde faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.
12 kişiyle kurulan örgütün günümüzde 10 yöneticisi ve 300’ e
yakın üyesi vardır. Üyeleri varlıklı aileler başta olmak üzere ünlü
siyasetçiler ve bazı ünlü sanatçılardır.
Zihin kontrolünü sağlayarak her türlü düzeni yıkıp yerine
kendilerinin belirledikleri ‘ yeni dünya düzenini’’ kurmayı amaçlarlar.
Çok
gizli hareket eden örgütte üyeler kendi isimlerini kullanmazlar. Örneğin;
örgütün kurucusu Adam Weishawpt’ kod adı Spartacus’tur.
İllumunati; 1784’ te Bawyera’ da(içinde Münihinde bulunduğu
bölge), Masonlarla gizli siyasi ilişkileri olduğu gerekçesiyle yasaklanmıştır.
Bu yasaklamaya zayıflayan örgüt 19. yy da ünlü filozof Hegelin katılımıyla
tekrar yükselişe geçmiştir. Bu yükseliş İllumunatiyi dünyayı yönetn güç merkezi
haline getirmiştir.
Dünyayı yöneten bu gizli örgütün üyeleri arasında
‘’Rockefeller Ailesi’’ gibi Yahudi
kökenli zengin aileler bulunmaktadır.
İlluminati ile Masonluğun İlişkisi
İllumunati ile
Masonluk temel ideolojide taban tabana zıttır. İllumunati her türlü düzeni
yıkmak ister ve bunun içinde din de dahildir.Ancak Masonlukta ise mason olabilmek için bir tanrıya kesinlikle
tapmak gerekir. Fakat çeşitli kaynaklar Masonlarla İlllumunatinin sıkı bir
ilişki, içinde olduğunu belirtir ve ortaya böyle bir çelişki çıkar.
Bu çelişkiye ek olarak Yahudi zenginlerinin İllumunati
yöneticisi oldukları söylenir.
Yahudiler dinine çok bağlıdır ve dünyaya egemen olan bir
düzenleri vardır. Eğer İllumunati her türlü düzeni yıkıp yerine ‘’ yeni dünya
düzenini’’ kurmak istiyorsa bir numaralı düşmanları Yahudiler olacaktır. Ve
ortaya yine böyle bir çelişki doğar.
Buradan şu sonuç çıkarılabilir:
Zamanla güçlenen ve otorite sahibi olan örgütü Masonlar ele
geçirmeyi başarmış ve kendi amaçları doğrultusunda yön vermişlerdir.
Böylece
Masonlar ve Yahudiler güçlerine güç katarak dünya egemeniliklerini
sürdürmüşlerdir.
DECCALİ SİSTEM OLAN MASONLUK, ALLAH'I İNKAR EDER VE ŞEYTANA
TAPAR
Avrupa'da 14. yüzyılda, kökenleri Kabala'ya dayanan hümanist
ve masonik bir örgütlenme doğmuştu. Bu örgütlenme, Allah'ı, Yahudilikte,
Hıristiyanlık'ta ve İslam'da olduğu gibi, tüm kainatın yaratıcısı, hakimi ve
tüm insanların tek Rabbi ve İlahı olarak görmüyordu. Bunun yerine,
"Kainatın Ulu Mimarı" gibi farklı bir kavram kullanıyordu ve kast
ettikleri bu varlık, onlara göre "maddesel evrenin bir parçası"ydı.
Bir başka deyişle, aslında kökeni çok eskilere dayanan, ancak
14. yüzyıl Avrupası'nda günışığına çıkarılan bu gizli örgütlenme, gerçekte
Allah'ı inkar ediyor ancak, "Kainatın Ulu Mimarı" kavramı ile, maddi
evreni ilah olarak kabul ediyordu. Masonluğa göre bu maddi evren, daha önceki
yazılarımızda da bahsettiğimiz gibi, evrim teorisine dayandırılan, sözde
tesadüflerle meydana gelmiş, ezeli ve ebedi olmayan maddesel bir kavramdı.
Bu çarpık inancın daha açık bir tarifini, günümüz
masonlarının kendi üyelerine mahsus olarak çıkardıkları yayınlarda görmek
mümkündür. Örneğin en kıdemli Türk masonlarından biri olan Selami Işındağ'ın,
genç masonları eğitmek için yazdığı ve 1977 yılında sadece masonlara mahsus
olarak yayınlanan Masonluktan Esinlenmeler adlı kitabında, masonların
"Kainatın Ulu Mimarı" hakkındaki inançları şöyle anlatılır:
Masonluk Tanrısız değildir. Ama onun benimsediği Tanrı
kavramı, dinlerdekiyle aynı değildir. Masonlukta Tanrı bir yüce prensiptir.
Evrimin son aşaması, doruğudur. Özvarlığımızı eleştirerek, kendi kendimizi
tanıyarak, bilerek, bilim, akıl ve erdem
yolundan yürüdükçe, onunla aramızdaki açı azalabilir. Sonra, onda insanların
iyi ya da kötü nitelikleri yoktur. Kişileştirilmemiştir. Doğanın ve insanların
yöneticisi sayılamaz. Evrendeki büyük ve yüce çalışmanın, birliğin, harmoninin
Mimarıdır. Evrendeki tüm varlıkların toplamıdır. Her şeyi kapsayan total
güçtür, enerjidir. Bütün bunlara karşın, onun bir başlangıç olduğu
benimsenemez... Büyük bir gizem (sır)dır. (Allah’ı tenzih ederiz)
Yine aynı kaynakta, masonların "Kainatın Ulu
Mimarı" derken, aslında doğayı kastettikleri, yani "doğaya
tapındıkları" şöyle ifade edilir.
Doğa dışında bizi yöneten, düşünü ve davranışlarımızdan
sorumlu bir güç olamaz.... Masonik ilke ve öğretiler, temellerinde bilim ve
akıl bulunan bilimsel gerçeklerdir. Ekosizmin temel koşulu budur. Tanrı salt
evrimdir. (Allah’ı tenzih ederiz.) Bunun bir ögesi de doğanın gücüdür. Böylece
salt gerçek de evrenin kendisi ve onu kapsayan enerjidir.
“Kainatın Ulu Mimarı” tanımlaması ile masonlar, maddesel
hayali bir varlığı ifade etmektedirler. Söz konusu açıklamalarda muğlak
ifadelerle tanımlanmış olan bu varlık, üst düzey masonların ritüellerine ve
sözlerine bakıldığında açık ve net şekilde ortaya çıkmaktadır. Masonlar,
Kainatın Ulu Mimarı tanımlaması altında, tek bir şeye tapar ve yalnızca ondan
emir alırlar. Masonları yönlendiren bu güç, ŞEYTANDIR.
Masonluğu Şeytan Yönetir
Şeytan, Hz. Adem devrinden beri hep aynı aldatmacayla
insanları saptırmaya çalışmıştır. Bu aldatmaca, Allah inancını reddeden, tüm
varlıkların tesadüfen meydana geldiklerini savunan Darwinizm’dir. Masonluk da
Hz. Adem devrinden beri devam eden, şeytani bir örgütlenmedir. Ve bu deccal
sistemi de, şeytanın en büyük oyununu kullanarak insanları aldatır. Kendisine
doğayı, şuursuz tesadüfleri ilah edinmiş olan deccali sistem masonluk, aslında
yalnızca şeytana hizmet eden sapkın bir dindir.
New Age akımının kurucusu ve Fransa’daki Meşrik-i Azamlığı’na
bağlı 32. dereceden mason olan Madame Petrovna Blavatsky bu konuyla ilgili
şunları söylemektedir:
... gezegenimizin ilahı ve tek ilah şeytandır. (Allah’ı tenzih ederiz.) 1
Mason yazar Eliphas Levi, kendi liderinin Baphomet, diğer
adıyla şeytan olduğunu açıkça ifade etmektedir. Eliphas Levi’den ilginç bir
alıntı şöyledir:
Aydın Lucifer (şeytan), ... kutsal ruh’tur, fiziksel anlamda
Lucifer ise evrendeki manyetizmanın en büyük etkenidir. 2
Albert Pike’ın kitabı Morals and Dogma (Ahlak ve Dogma) hala
ABD’de İskoç Riti Masonluğu üyelerine tavsiye edilir ve iyi tanınmış mason
yazarlar tarafından masonluğun Eflatunu olarak isimlendirilmiştir. 33.
dereceden mason olan Albert Pike’ın Morals and Dogma adlı kitabındaki
açıklaması şöyledir:
LUCIFER (şeytan), ışığın kaynağı! Karanlığın Ruhu...
Petrovna Blavatsky, bu kavramı şöyle özetlemiştir:
Lucifer ilahi ve dünyevi bir ışıktır, ‘Kutsal Hayalet’ ve
‘Şeytan’dır... 3
Yine New Age hareketinin öncülerinden filozof mason David
Spangler’in bu konudaki görüşleri ise şöyledir:
Lucifer (şeytan) bize bütünlüğün son bağışını vermeye gelir.
Eğer bunu kabul edersek, o zaman özgür olur ve biz de özgür oluruz. Bu Lucifer
başlangıcıdır. Bu, şimdi ve önümüzdeki günlerde pek çok insanın yüzyüze
geleceği bir şeydir, çünkü bu, New Age’in başlangıcıdır .” 4
Masonlar açıkça, şeytanın himayesinde hareket etmekte ve onun
emirlerini yerine getirmektedirler. Bu gizli tarikatta en önemli sembol olarak
kullanılan “her şeyi gören göz”, “Lucifer’in gözü” olarak tasvir edilmektedir.5
Bunun dışında tüm masonik semboller de aynı amaç için tasarlanmıştır. Tersine
yıldız, Baphomet (keçi şeklinde şeytan) adını taşır ve şeytan’ın sembolüdür.
Büyücülükte tersine beşgen yıldız yalnız bir amaçla kullanılır, şeytan’ın
gücünü çağırmak için!6 Dolayısıyla tüm masonik semboller aslında masonluğun
temelinde yatan inancı, yani şeytana tapınmayı sembolize etmektedir.
Daha önce detaylarını belirtmiş olduğumuz Lucifer doktrininin
fikir babası 33. Dereceden mason Albert Pike ve onun şeytan doktrini ile ilgili
olarak yazar John Daniels şu açıklamayı yapmaktadır.
Albert Pike, “Lucifer Doktrinini” birçok mason biraderine
öğretti. En heyecanlı öğrencileri Lucifer Doktrinini en ileri seviyede uygulayan
Bismarck ve Mazzini’ydi. Bu üçlü birlikte masonluğu kullanarak iki dünya savaşı
çıkardılar ve bunun ardından “dünyanın Lucifer’e Tanrı olarak tapınmaya hazır
olmasını” sağlayacaklardı. (Allah’ı
tenzih ederiz)7
Masonların şeytan ile bağlantılarının en büyük örneklerinden
birini ise, 33. derece mason olan İngiliz Alesteir Crowley teşkil etmektedir.
Satanist olan Crowley, aynı zamanda Doğu Tapınakçıları Locası (Ordo Templi
Orentis – OTO) üstad-ı azamdır. Crowley’in annesi, oğlunun İncil’deki Canavar’ın
tezahürü olduğunu söylemektedir. “Yaşayan en kötü insan” ünvanını taşıyan
Crowley, masonik ritüeller doğrultusunda, kendisi ile bağlantıda olan kişilerin
büyük bir kısmının dehşet verici ölümlerine sebep olmuştur. Crowley’in,
şeytana, 150 genç erkek kurban ettiği iddia edilmektedir.8
33. dereceden mason olan Crowley’in aşağıdaki şiirleri,
masonik sistemin altında yatan asıl şeytani gerçeği açıkça gözler önüne
sermektedir:
Kanımı şeytanın ellerine bağlıyorum
Bütün hepsi ellerimin arasında
Sana, Canavar, senin kontrolüne,
Kendimi rehin veriyorum, bedenimi, zihnimi ve ruhumu.9
Nefret edilen işime, işim üzerine yemin ederim,
Her konuda dikkatsizim, fakat tek bir konuda ödül alırım,
O da tanrımız olan şeytanın mutluluğudur.10
Masonluğun, Allah inancını ortadan kaldırma ve bunun yerine
şeytanın buyruklarını esas alan bir deccal sistemi getirebilme gayesi, dönemin
Hıristiyanları tarafından da teşhis ve ifade edilmiştir. Katolik dünyasının
lideri Papa XIII. Leo'nun 1884 tarihli ünlü Humanum Genus adlı fermanında
masonluk ve faaliyetleri hakkında çok önemli tespitler vardır. Papa şöyle
yazmıştır:
Zamanımızda masonluk isimli, çok yaygın ve kuvvetli bir
örgüte sahip bir derneğin desteği ve yardımıyla, karanlık kuvvetlere tapanlar
olağanüstü bir gayret içinde birleşmiş durumdalar. Bunlar artık niyetlerini
gizleme ihtiyacı duymadan Tanrı'nın Yüksek Varlığı ile mücadele
etmektedirler...
Masonların istekleri
ve bütün çabaları aynı amaca yönelmektedir: Hıristiyanlığın gereği olan her türlü
sosyal ve dini disiplini tamamen yıkmak ve yerine prensiplerini natüralizmden
alan ve kendi fikirlerine göre şekillenmiş yeni kuralları oturtmak.11
Papa’nın belirtmiş olduğu bu gerçek, üst düzey masonlar
tarafından da çok defa dile getirilmiştir: Türk mason localarının 1923'de
yayınladığı "Meşrik-i Azam İçtimai Zabıtları"nda masonların sapkın
felsefeleri şöyle ifade edilmektedir:
Biz artık Allah'ı hayat gayesi olarak tanımayacağız. Biz bir
gaye yarattık. O gaye Allah değil, beşeriyettir. (Allah’ı tenzih ederiz)
Bugün yavaş da olsa, şuuru tam manasıyla tatmin edebilecek
tek ve evrensel bir din teşekkül etmektedir... Bu evrensel dine paralel olarak,
bir de dünya görüşü ölçüsünde ahlak kurulacaktır... Böyle bir din insanı
kainatla birleştirecektir. İşte bu MASONİZM'dir… Komünyonun manası olan inanç
birliği yapıyoruz burada biz. 12
Masonlar, deccal sisteminin bir gereği olarak, kendilerini
sezdirmezler. Gerçek yüzlerini hiçbir zaman ortaya çıkarmaz, şeytanı sahte ilah
edindiklerini, Allah inancını inkar ettiklerini açık açık söylemezler. Çünkü
eğer söylerlerse, samimi ve dindar halkı karşılarına alacaklarını bilirler.
Zaten bu sebeple, İncil’de ve hadislerde belirtilen deccal, kendisini peygamber
ilan eden, Allah’ı inkar etmesine rağmen, sahte dindar görünümü ile ortaya
çıkacak olan bir aldatıcıdır. Deccal, yani şu an deccaliyeti temsil eden
masonluk, aynı sahte görünüm ile ortaya çıkmış ve şeytana tapınan sapkın bir
din olduğunu insanlardan gizlemeye çalışmıştır.
Bu amacı gerçekleştirebilmek için masonlar, çeşitli kılıklara
bürünerek oyunlarını devam ettirirler. Örneğin Dünya Kiliseler Birliği ve
Ulusal Kiliseler Konseyinin mason liderleri bulunmaktadır. Eski Christian
Science Monitor dergisinin editörlerinden bir kısmı masondur.13 Müslüman din alimleri
arasında da mason olanlar bulunmaktadır. Bu tür kurumlara sızarak masonlar,
kendi amaçlarına ulaşabilmek için yol ararlar. Amaçları ise, dindar görünüm
altında insanlığın Allah inancından uzaklaşmasını sağlamak ve onları, kendileri
gibi şeytanın birer hizmetçisi haline getirebilmektir.
Bu görevi onlara veren şeytandır. Üstad masonlar, doğrudan
şeytan ile bağlantıya geçebilen kişilerdir. İki yüz, üç yüz kişilik toplantılar
sırasında şeytandan direktifler alan bir üstad mason, şeytanın kendisine emrettiği
şeyleri birer birer sıralamaya başlar. Şeytanın emri, genellikle hep kan
dökülmesidir. Hatta kimi zaman şeytan, direk görüntü olarak kendilerine
görünmektedir. İşte bu sebeple, masonlar şeytandan ölesiye korkarlar. Masonlar,
bu ritüelleri, kendi kitaplarında anlatmakta ve şeytanın emirlerine mutaka
uymaktadırlar. Masonlar doğrudan şeytana taparlar. Şeytanın direktiflerine göre
hareket ederler.
___________________
1 Madame Blavatsky (i.e., the Mother of the New Age
movement)The Secret Doctrine (1888), Vol. II, pg. 234
2 Eliphas Levi, Freemason of the Grand Orient of France, The
Mysteries of Magic, pg. 428
3 The Secret Doctrine (1888), Cilt. II, s. 513
4 David Spangler, Director of United Nations Planetary
Initiative, Reflections on the Christ (1978), pg. 45
5 John Daniel, Two Faces of Freemasonry, Day Publishing,
2007, s. 7
6 John Daniel, Two Faces of Freemasonry, Day Publishing,
2007, s. 44
7 John Daniel, Two Faces of Freemasonry, Day Publishing,
2007, s. 94
8 John Daniel, Two Faces of Freemasonry, Day Publishing,
2007, s. 95
9 Aleister Crowley, "The Beast 666," 33° Freemason,
Satanic Extracts (Black Lodge Publishing, 1991), pg. 3
10 Aleister Crowley, "The Beast 666," 33°
Freemason, Satanic Extracts (Black Lodge Publishing, 1991), pg. 4 -
http://geocities.com/jrredford/anarchist-jesus.pdf
11 C. L. "Mason Aleyhtarlığı", Mimar Sinan, yıl 4,
sayı 13, 1973, s. 87-88
12 Mason Dergisi, Yıl:29, Sayı. 40-41, 1981, sf.105-107
13 John Daniel, Two Faces of Freemasonry, Day Publishing,
2007, s. 164-165
Şeytanın Düzeni, Mutlaka Yıkılıp Yok Olacaktır
Şeytana tapan deccal sistemi masonluk, daima Allah
taraftarları karşısında mağlup olacaktır. Şu an şeytana tapan masonik teşkilat
dünya üzerinde güçlü gibi görünmektedir. Oysa bu aldatıcıdır. Şeytanın büyük
devletleri olması, milli politikalarının olması, istihbarat örgütlerinin olması
hiçbir şey ifade etmemektedir. Bu çürük sistem, Allah’ın dilemesiyle, tek bir
haftada, tek bir günde, hatta tek bir anda yıkılacak bir sistemdir. Şeytanın
sistemi, ne kadar güçlü görünürse görünsün, Allah’ın dilemesiyle mutlaka yerle
bir olacak şekilde yaratılmıştır.
Bu gerçeği tarihten görmek mümkündür. Şeytana tapan, mason
liderlerin yönettiği koskoca devletler, Allah’ın dilemesiyle bir anda yıkılıp
yok olmuştur. Örneğin, Hitler satanist ve masondu. Onun bir devlet politikası
vardı, gizli servisleri, gizli polisi, müthiş teşkilatlanmaları vardı. Fakat o,
kendisine şeytanı sahte ilah edindiği için, şeytanın izinden giderek güçlü
olacağını zannettiği için, şeytan onun devletini yıktırdı, onu perişan hale
getirdi. Komünist diktatör Lenin, şeytanın emirlerini uygulayarak devletlere
hükmeden güçlü bir lider görünümündeydi. Fakat sonunda delirerek, perişan
olarak öldü. Saddam Hüseyin de şeytanın direktiflerini uygulayan bir masondu.
Onun döneminde Irak ordusu, dünyanın en güçlü ordusuydu. Fakat ordu, yalnızca
bir gün içinde çölün içinde kayboldu. Saddam’ın ise, dünyaya karşı yaptığı güç
gösterisinin hemen ardından perişan halde hayatı son buldu.
Bütün bu olanlar, yalnızca bir günde veya bir anda
gerçekleşmiştir. Güçlü görünen her şeytan taraftarı, Allah’ın onlara şeytanı
musallat etmesiyle bir anda yıkılıp çökmüşlerdir. Bu kişiler, şeytanın bir gücü
olduğuna inanarak yanılmışlardır. TÜM GÜÇ YALNIZCA ALLAH’A AİTTİR. İşte bu
sebeple yalnızca Allah’ın taraftarları galip gelecektir. Ve yine bu sebeple
şeytanın ordusu, Peygamberlere karşı daima yenilgiye uğramıştır. Peygamberimiz
Allah taraftarı olduğundan onu asla yenememişlerdir. Hz. Musa, dönemin güç
sahibi ve aynı zamanda mason olan Firavun’a karşı gelmiştir, fakat Firavun,
Allah taraftarı olan Hz. Musa’yı yenememiştir. Dikkat edilirse, büyük bir
ihtişam içinde yaşamış olan Firavun, sonraki kavimlere ibret verici şekilde
ölmüştür. Yine aynı şekilde Hz. Süleyman’da, masonik teşkilatlanmaların
tamamına karşı galip gelmiştir.
Allah taraftarları, tarihin hiçbir döneminde yenilmemişlerdir
ve yenilmeyeceklerdir de.
Allah’ı candan seven, büyük bir samimiyetle O’na
yönelen herkes mutlaka deccal sistemine karşı galip olacaktır. Dünyaya hakim
olmuş durumdaki deccali sistem, yani masonluk da şu anda şeytanın geçmişteki
taraftarları ile aynı konumdadır.
Deccal güçlü gibi görünmekte, fakat şeytanın
taraftarı olduğundan, Rabbimiz’den büyük bir karşılık deccali beklemektedir.
Allah’ın taraftarları olan Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Mehdi (a.s.), şeytana karşı
mutlaka galip gelecektir. Deccali fikir sistemi, Allah’ın izniyle, tam
anlamıyla çöküp yok olacaktır.
DECCALİ SİSTEM OLAN MASONLUK, ALLAH'I İNKAR EDER VE ŞEYTANA
TAPAR
Avrupa'da 14. yüzyılda, kökenleri Kabala'ya dayanan hümanist
ve masonik bir örgütlenme doğmuştu. Bu örgütlenme, Allah'ı, Yahudilikte,
Hıristiyanlık'ta ve İslam'da olduğu gibi, tüm kainatın yaratıcısı, hakimi ve
tüm insanların tek Rabbi ve İlahı olarak görmüyordu. Bunun yerine,
"Kainatın Ulu Mimarı" gibi farklı bir kavram kullanıyordu ve kast
ettikleri bu varlık, onlara göre "maddesel evrenin bir parçası"ydı.
Bir başka deyişle, aslında kökeni çok eskilere dayanan, ancak
14. yüzyıl Avrupası'nda günışığına çıkarılan bu gizli örgütlenme, gerçekte
Allah'ı inkar ediyor ancak, "Kainatın Ulu Mimarı" kavramı ile, maddi
evreni ilah olarak kabul ediyordu. Masonluğa göre bu maddi evren, daha önceki
yazılarımızda da bahsettiğimiz gibi, evrim teorisine dayandırılan, sözde
tesadüflerle meydana gelmiş, ezeli ve ebedi olmayan maddesel bir kavramdı.
Bu çarpık inancın daha açık bir tarifini, günümüz
masonlarının kendi üyelerine mahsus olarak çıkardıkları yayınlarda görmek
mümkündür. Örneğin en kıdemli Türk masonlarından biri olan Selami Işındağ'ın,
genç masonları eğitmek için yazdığı ve 1977 yılında sadece masonlara mahsus
olarak yayınlanan Masonluktan Esinlenmeler adlı kitabında, masonların
"Kainatın Ulu Mimarı" hakkındaki inançları şöyle anlatılır:
Masonluk Tanrısız değildir. Ama onun benimsediği Tanrı
kavramı, dinlerdekiyle aynı değildir. Masonlukta Tanrı bir yüce prensiptir.
Evrimin son aşaması, doruğudur. Özvarlığımızı eleştirerek, kendi kendimizi
tanıyarak, bilerek, bilim, akıl ve erdem
yolundan yürüdükçe, onunla aramızdaki açı azalabilir. Sonra, onda insanların
iyi ya da kötü nitelikleri yoktur. Kişileştirilmemiştir. Doğanın ve insanların
yöneticisi sayılamaz. Evrendeki büyük ve yüce çalışmanın, birliğin, harmoninin
Mimarıdır. Evrendeki tüm varlıkların toplamıdır. Her şeyi kapsayan total
güçtür, enerjidir. Bütün bunlara karşın, onun bir başlangıç olduğu
benimsenemez... Büyük bir gizem (sır)dır. (Allah’ı tenzih ederiz)
Yine aynı kaynakta, masonların "Kainatın Ulu
Mimarı" derken, aslında doğayı kastettikleri, yani "doğaya
tapındıkları" şöyle ifade edilir.
Doğa dışında bizi yöneten, düşünü ve davranışlarımızdan
sorumlu bir güç olamaz.... Masonik ilke ve öğretiler, temellerinde bilim ve
akıl bulunan bilimsel gerçeklerdir. Ekosizmin temel koşulu budur. Tanrı salt
evrimdir. (Allah’ı tenzih ederiz.) Bunun bir ögesi de doğanın gücüdür. Böylece
salt gerçek de evrenin kendisi ve onu kapsayan enerjidir.
“Kainatın Ulu Mimarı” tanımlaması ile masonlar, maddesel
hayali bir varlığı ifade etmektedirler. Söz konusu açıklamalarda muğlak
ifadelerle tanımlanmış olan bu varlık, üst düzey masonların ritüellerine ve
sözlerine bakıldığında açık ve net şekilde ortaya çıkmaktadır. Masonlar,
Kainatın Ulu Mimarı tanımlaması altında, tek bir şeye tapar ve yalnızca ondan
emir alırlar. Masonları yönlendiren bu güç, ŞEYTANDIR.
Masonluğu Şeytan Yönetir
Şeytan, Hz. Adem devrinden beri hep aynı aldatmacayla
insanları saptırmaya çalışmıştır. Bu aldatmaca, Allah inancını reddeden, tüm
varlıkların tesadüfen meydana geldiklerini savunan Darwinizm’dir. Masonluk da
Hz. Adem devrinden beri devam eden, şeytani bir örgütlenmedir. Ve bu deccal
sistemi de, şeytanın en büyük oyununu kullanarak insanları aldatır. Kendisine
doğayı, şuursuz tesadüfleri ilah edinmiş olan deccali sistem masonluk, aslında
yalnızca şeytana hizmet eden sapkın bir dindir.
New Age akımının kurucusu ve Fransa’daki Meşrik-i Azamlığı’na
bağlı 32. dereceden mason olan Madame Petrovna Blavatsky bu konuyla ilgili
şunları söylemektedir:
... gezegenimizin ilahı ve tek ilah şeytandır. (Allah’ı tenzih ederiz.) 1
Mason yazar Eliphas Levi, kendi liderinin Baphomet, diğer
adıyla şeytan olduğunu açıkça ifade etmektedir. Eliphas Levi’den ilginç bir
alıntı şöyledir:
Aydın Lucifer (şeytan), ... kutsal ruh’tur, fiziksel anlamda
Lucifer ise evrendeki manyetizmanın en büyük etkenidir. 2
Albert Pike’ın kitabı Morals and Dogma (Ahlak ve Dogma) hala
ABD’de İskoç Riti Masonluğu üyelerine tavsiye edilir ve iyi tanınmış mason
yazarlar tarafından masonluğun Eflatunu olarak isimlendirilmiştir. 33.
dereceden mason olan Albert Pike’ın Morals and Dogma adlı kitabındaki
açıklaması şöyledir:
LUCIFER (şeytan), ışığın kaynağı! Karanlığın Ruhu...
Petrovna Blavatsky, bu kavramı şöyle özetlemiştir:
Lucifer ilahi ve dünyevi bir ışıktır, ‘Kutsal Hayalet’ ve
‘Şeytan’dır... 3
Yine New Age hareketinin öncülerinden filozof mason David
Spangler’in bu konudaki görüşleri ise şöyledir:
Lucifer (şeytan) bize bütünlüğün son bağışını vermeye gelir.
Eğer bunu kabul edersek, o zaman özgür olur ve biz de özgür oluruz. Bu Lucifer
başlangıcıdır. Bu, şimdi ve önümüzdeki günlerde pek çok insanın yüzyüze
geleceği bir şeydir, çünkü bu, New Age’in başlangıcıdır .” 4
Masonlar açıkça, şeytanın himayesinde hareket etmekte ve onun
emirlerini yerine getirmektedirler. Bu gizli tarikatta en önemli sembol olarak
kullanılan “her şeyi gören göz”, “Lucifer’in gözü” olarak tasvir edilmektedir.5
Bunun dışında tüm masonik semboller de aynı amaç için tasarlanmıştır. Tersine
yıldız, Baphomet (keçi şeklinde şeytan) adını taşır ve şeytan’ın sembolüdür.
Büyücülükte tersine beşgen yıldız yalnız bir amaçla kullanılır, şeytan’ın
gücünü çağırmak için!6 Dolayısıyla tüm masonik semboller aslında masonluğun
temelinde yatan inancı, yani şeytana tapınmayı sembolize etmektedir.
Daha önce detaylarını belirtmiş olduğumuz Lucifer doktrininin
fikir babası 33. Dereceden mason Albert Pike ve onun şeytan doktrini ile ilgili
olarak yazar John Daniels şu açıklamayı yapmaktadır.
Albert Pike, “Lucifer Doktrinini” birçok mason biraderine
öğretti. En heyecanlı öğrencileri Lucifer Doktrinini en ileri seviyede uygulayan
Bismarck ve Mazzini’ydi. Bu üçlü birlikte masonluğu kullanarak iki dünya savaşı
çıkardılar ve bunun ardından “dünyanın Lucifer’e Tanrı olarak tapınmaya hazır
olmasını” sağlayacaklardı. (Allah’ı
tenzih ederiz)7
Masonların şeytan ile bağlantılarının en büyük örneklerinden
birini ise, 33. derece mason olan İngiliz Alesteir Crowley teşkil etmektedir.
Satanist olan Crowley, aynı zamanda Doğu Tapınakçıları Locası (Ordo Templi
Orentis – OTO) üstad-ı azamdır. Crowley’in annesi, oğlunun İncil’deki Canavar’ın
tezahürü olduğunu söylemektedir. “Yaşayan en kötü insan” ünvanını taşıyan
Crowley, masonik ritüeller doğrultusunda, kendisi ile bağlantıda olan kişilerin
büyük bir kısmının dehşet verici ölümlerine sebep olmuştur. Crowley’in,
şeytana, 150 genç erkek kurban ettiği iddia edilmektedir.8
33. dereceden mason olan Crowley’in aşağıdaki şiirleri,
masonik sistemin altında yatan asıl şeytani gerçeği açıkça gözler önüne
sermektedir:
Kanımı şeytanın ellerine bağlıyorum
Bütün hepsi ellerimin arasında
Sana, Canavar, senin kontrolüne,
Kendimi rehin veriyorum, bedenimi, zihnimi ve ruhumu.9
Nefret edilen işime, işim üzerine yemin ederim,
Her konuda dikkatsizim, fakat tek bir konuda ödül alırım,
O da tanrımız olan şeytanın mutluluğudur.10
Masonluğun, Allah inancını ortadan kaldırma ve bunun yerine
şeytanın buyruklarını esas alan bir deccal sistemi getirebilme gayesi, dönemin
Hıristiyanları tarafından da teşhis ve ifade edilmiştir. Katolik dünyasının
lideri Papa XIII. Leo'nun 1884 tarihli ünlü Humanum Genus adlı fermanında
masonluk ve faaliyetleri hakkında çok önemli tespitler vardır. Papa şöyle
yazmıştır:
Zamanımızda masonluk isimli, çok yaygın ve kuvvetli bir
örgüte sahip bir derneğin desteği ve yardımıyla, karanlık kuvvetlere tapanlar
olağanüstü bir gayret içinde birleşmiş durumdalar. Bunlar artık niyetlerini
gizleme ihtiyacı duymadan Tanrı'nın Yüksek Varlığı ile mücadele
etmektedirler...
Masonların istekleri
ve bütün çabaları aynı amaca yönelmektedir: Hıristiyanlığın gereği olan her türlü
sosyal ve dini disiplini tamamen yıkmak ve yerine prensiplerini natüralizmden
alan ve kendi fikirlerine göre şekillenmiş yeni kuralları oturtmak.11
Papa’nın belirtmiş olduğu bu gerçek, üst düzey masonlar
tarafından da çok defa dile getirilmiştir: Türk mason localarının 1923'de
yayınladığı "Meşrik-i Azam İçtimai Zabıtları"nda masonların sapkın
felsefeleri şöyle ifade edilmektedir:
Biz artık Allah'ı hayat gayesi olarak tanımayacağız. Biz bir
gaye yarattık. O gaye Allah değil, beşeriyettir. (Allah’ı tenzih ederiz)
Bugün yavaş da olsa, şuuru tam manasıyla tatmin edebilecek
tek ve evrensel bir din teşekkül etmektedir... Bu evrensel dine paralel olarak,
bir de dünya görüşü ölçüsünde ahlak kurulacaktır... Böyle bir din insanı
kainatla birleştirecektir. İşte bu MASONİZM'dir… Komünyonun manası olan inanç
birliği yapıyoruz burada biz. 12
Masonlar, deccal sisteminin bir gereği olarak, kendilerini
sezdirmezler. Gerçek yüzlerini hiçbir zaman ortaya çıkarmaz, şeytanı sahte ilah
edindiklerini, Allah inancını inkar ettiklerini açık açık söylemezler. Çünkü
eğer söylerlerse, samimi ve dindar halkı karşılarına alacaklarını bilirler.
Zaten bu sebeple, İncil’de ve hadislerde belirtilen deccal, kendisini peygamber
ilan eden, Allah’ı inkar etmesine rağmen, sahte dindar görünümü ile ortaya
çıkacak olan bir aldatıcıdır. Deccal, yani şu an deccaliyeti temsil eden
masonluk, aynı sahte görünüm ile ortaya çıkmış ve şeytana tapınan sapkın bir
din olduğunu insanlardan gizlemeye çalışmıştır.
Bu amacı gerçekleştirebilmek için masonlar, çeşitli kılıklara
bürünerek oyunlarını devam ettirirler. Örneğin Dünya Kiliseler Birliği ve
Ulusal Kiliseler Konseyinin mason liderleri bulunmaktadır. Eski Christian
Science Monitor dergisinin editörlerinden bir kısmı masondur.13 Müslüman din alimleri
arasında da mason olanlar bulunmaktadır. Bu tür kurumlara sızarak masonlar,
kendi amaçlarına ulaşabilmek için yol ararlar. Amaçları ise, dindar görünüm
altında insanlığın Allah inancından uzaklaşmasını sağlamak ve onları, kendileri
gibi şeytanın birer hizmetçisi haline getirebilmektir.
Bu görevi onlara veren şeytandır. Üstad masonlar, doğrudan
şeytan ile bağlantıya geçebilen kişilerdir. İki yüz, üç yüz kişilik toplantılar
sırasında şeytandan direktifler alan bir üstad mason, şeytanın kendisine emrettiği
şeyleri birer birer sıralamaya başlar. Şeytanın emri, genellikle hep kan
dökülmesidir. Hatta kimi zaman şeytan, direk görüntü olarak kendilerine
görünmektedir. İşte bu sebeple, masonlar şeytandan ölesiye korkarlar. Masonlar,
bu ritüelleri, kendi kitaplarında anlatmakta ve şeytanın emirlerine mutaka
uymaktadırlar. Masonlar doğrudan şeytana taparlar. Şeytanın direktiflerine göre
hareket ederler.
___________________
1 Madame Blavatsky (i.e., the Mother of the New Age
movement)The Secret Doctrine (1888), Vol. II, pg. 234
2 Eliphas Levi, Freemason of the Grand Orient of France, The
Mysteries of Magic, pg. 428
3 The Secret Doctrine (1888), Cilt. II, s. 513
4 David Spangler, Director of United Nations Planetary
Initiative, Reflections on the Christ (1978), pg. 45
5 John Daniel, Two Faces of Freemasonry, Day Publishing,
2007, s. 7
6 John Daniel, Two Faces of Freemasonry, Day Publishing,
2007, s. 44
7 John Daniel, Two Faces of Freemasonry, Day Publishing,
2007, s. 94
8 John Daniel, Two Faces of Freemasonry, Day Publishing,
2007, s. 95
9 Aleister Crowley, "The Beast 666," 33° Freemason,
Satanic Extracts (Black Lodge Publishing, 1991), pg. 3
10 Aleister Crowley, "The Beast 666," 33°
Freemason, Satanic Extracts (Black Lodge Publishing, 1991), pg. 4 -
http://geocities.com/jrredford/anarchist-jesus.pdf
11 C. L. "Mason Aleyhtarlığı", Mimar Sinan, yıl 4,
sayı 13, 1973, s. 87-88
12 Mason Dergisi, Yıl:29, Sayı. 40-41, 1981, sf.105-107
13 John Daniel, Two Faces of Freemasonry, Day Publishing,
2007, s. 164-165
Şeytanın Düzeni, Mutlaka Yıkılıp Yok Olacaktır
Şeytana tapan deccal sistemi masonluk, daima Allah
taraftarları karşısında mağlup olacaktır. Şu an şeytana tapan masonik teşkilat
dünya üzerinde güçlü gibi görünmektedir. Oysa bu aldatıcıdır. Şeytanın büyük
devletleri olması, milli politikalarının olması, istihbarat örgütlerinin olması
hiçbir şey ifade etmemektedir. Bu çürük sistem, Allah’ın dilemesiyle, tek bir
haftada, tek bir günde, hatta tek bir anda yıkılacak bir sistemdir. Şeytanın
sistemi, ne kadar güçlü görünürse görünsün, Allah’ın dilemesiyle mutlaka yerle
bir olacak şekilde yaratılmıştır.
Bu gerçeği tarihten görmek mümkündür. Şeytana tapan, mason
liderlerin yönettiği koskoca devletler, Allah’ın dilemesiyle bir anda yıkılıp
yok olmuştur. Örneğin, Hitler satanist ve masondu. Onun bir devlet politikası
vardı, gizli servisleri, gizli polisi, müthiş teşkilatlanmaları vardı. Fakat o,
kendisine şeytanı sahte ilah edindiği için, şeytanın izinden giderek güçlü
olacağını zannettiği için, şeytan onun devletini yıktırdı, onu perişan hale
getirdi. Komünist diktatör Lenin, şeytanın emirlerini uygulayarak devletlere
hükmeden güçlü bir lider görünümündeydi. Fakat sonunda delirerek, perişan
olarak öldü. Saddam Hüseyin de şeytanın direktiflerini uygulayan bir masondu.
Onun döneminde Irak ordusu, dünyanın en güçlü ordusuydu. Fakat ordu, yalnızca
bir gün içinde çölün içinde kayboldu. Saddam’ın ise, dünyaya karşı yaptığı güç
gösterisinin hemen ardından perişan halde hayatı son buldu.
Bütün bu olanlar, yalnızca bir günde veya bir anda
gerçekleşmiştir. Güçlü görünen her şeytan taraftarı, Allah’ın onlara şeytanı
musallat etmesiyle bir anda yıkılıp çökmüşlerdir. Bu kişiler, şeytanın bir gücü
olduğuna inanarak yanılmışlardır. TÜM GÜÇ YALNIZCA ALLAH’A AİTTİR. İşte bu
sebeple yalnızca Allah’ın taraftarları galip gelecektir. Ve yine bu sebeple
şeytanın ordusu, Peygamberlere karşı daima yenilgiye uğramıştır. Peygamberimiz
Allah taraftarı olduğundan onu asla yenememişlerdir. Hz. Musa, dönemin güç
sahibi ve aynı zamanda mason olan Firavun’a karşı gelmiştir, fakat Firavun,
Allah taraftarı olan Hz. Musa’yı yenememiştir. Dikkat edilirse, büyük bir
ihtişam içinde yaşamış olan Firavun, sonraki kavimlere ibret verici şekilde
ölmüştür. Yine aynı şekilde Hz. Süleyman’da, masonik teşkilatlanmaların
tamamına karşı galip gelmiştir.
Allah taraftarları, tarihin hiçbir döneminde yenilmemişlerdir
ve yenilmeyeceklerdir de.
Allah’ı candan seven, büyük bir samimiyetle O’na yönelen herkes mutlaka deccal sistemine karşı galip olacaktır. Dünyaya hakim olmuş durumdaki deccali sistem, yani masonluk da şu anda şeytanın geçmişteki taraftarları ile aynı konumdadır.
Deccal güçlü gibi görünmekte, fakat şeytanın taraftarı olduğundan, Rabbimiz’den büyük bir karşılık deccali beklemektedir. Allah’ın taraftarları olan Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Mehdi (a.s.), şeytana karşı mutlaka galip gelecektir. Deccali fikir sistemi, Allah’ın izniyle, tam anlamıyla çöküp yok olacaktır.
Allah’ı candan seven, büyük bir samimiyetle O’na yönelen herkes mutlaka deccal sistemine karşı galip olacaktır. Dünyaya hakim olmuş durumdaki deccali sistem, yani masonluk da şu anda şeytanın geçmişteki taraftarları ile aynı konumdadır.
Deccal güçlü gibi görünmekte, fakat şeytanın taraftarı olduğundan, Rabbimiz’den büyük bir karşılık deccali beklemektedir. Allah’ın taraftarları olan Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Mehdi (a.s.), şeytana karşı mutlaka galip gelecektir. Deccali fikir sistemi, Allah’ın izniyle, tam anlamıyla çöküp yok olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder